Rabat

2. Gün 16 Eylül 2018 Pazar

Sabah kahvaltının ardından otobüsle 87 km mesafede Rabat’a doğru yola çıkıyoruz.

Rabat; Fas’ın başkentidir. Regreg nehrinin ağzında bulunuyor. Nehrin karşısında ise eski korsan limanı Sale var.

12. yüzyıl boyunca Rabat, Muvahhid hükümdarı Yakub el-Mansur’un Tunus’tan İspanya’nın kuzeyine kadar uzanan topraklarının başkenti olmuş. Hükümdarın ölümü ile önemini kaybetmiş. Bu arada Fez, Meknes ve Marakeş ön plana çıkmış.

1912 yılında Fransız-İspanyol protektorasının kurulması ile idari başkent olmuş. Ülke 1956’da bağımsızlığını kazandığında yeniden krallığın başkenti olmuş.

V. Muhammed Anıt Mezarı

Şehrin doğusunda, Fas’a bağımsızlığını kazandıran Kral V. Muhammed’in Anıt mezarı bulunuyor. Ana girişte Berberi savaşçıları gibi giyinmiş atlı Kraliyet muhafızları nöbet tutuyor.

1950’lerde inşa edilen ve 1961’de V. Muhammed’in ölümünden altı yıl sonra hizmete giren yapı bir başyapıt özelliğindedir.

Beyaz duvarları ve yeşil kiremitli çatısı ile sade ve zarif bir dış görünüme sahiptir. Modern ve geleneksel mimarinin harmanlandığı bir eserdir.

İçeriye girildiğinde üst kata girmiş oluyoruz. Ve iç balkonlardan alt kattaki V. Muhammed mezarını görüyoruz. Burada oğulları II. Hasan ve Prens Abdullah’ın da mezarları bulunuyormuş.

Mermer zemini, zellij mozaikli duvarları, varak oymaları ve sedir ağacından kubbesi bulunan yapı geleneksel mimari ile  incelikle bezenmiş.

Hasan Kulesi (Minaresi)

V. Muhammed Anıt Mezarı’nın ön tarafında bulunuyor.

Eski İslam Devletleri’nde cami, yeni bir Müslüman kent kurmak için ana yapı olarak kabul edilir. Daha sonra cami merkez alınarak etrafına başka binalar eklenir. Cami sadece ibadet yeri değil, aynı zamanda bir öğrenme alanı ve toplantı mekanıdır.

Hasan Kulesi; tamamlanmamış caminin tamamlanmamış minaresidir.

Muvahhid  Sultanı Yakub el-Mansur tarafından en yüksek minare ve en büyük ikinci cami olma hevesiyle 1195 yılında yapımına başlanan yapı, Mansur’un 1199’da ölümü ile yarım kalmış. 88 metre yüksekliği hedeflenen minare de 44 metrede kalmış. Kumtaşı’ndan yapılmış minarenin dış cephesi hat ile bezenmiş. Benzer kule Sevilla’daki ünlü Sevilla Katedrali’nin La Giralde Kulesi’dir. Çünkü burası da daha önce Yakub el-Mansur tarafından yapılmış bir cami ve minare iken sonraki dönemde kiliseye çevrilmiş, cami minaresi de çan kulesine dönüştürülmüştür.

Kulede merdiven yerine rampalar kullanılmış. Böylece hem yapımında kullanılan ağır taş ve diğer malzemelerin hayvan sırtında kolay taşınması sağlanmış, hem de müezzinlerin ezan okuması için atın tepesinde yukarıya çıkabilmeleri hedeflenmiş.

Rabat’ın büyüklüğü ile kıyaslandığında oldukça büyük planlanan cami, batı İslam dünyasına yaraşır bir başkent kurma çabasından kaynaklanmış.

Bugün tamamlanmamış minare, geniş mermer zemin, Kordoba camisine benzer 200 civarında sütunu ile cami, büyüklüğü konusunda fikir veriyor.

Bu haliyle bile Fas’ın en dikkat çeken tarihi eserlerden olan yapı UNESCO tarafından 1995 yılında dünya mirası olarak listelenmiş.

Udaya Kasbah (Qudaidos)

12. yüzyılda inşa edilen kaleye Muvahhidler’in mimari miraslarından Mağribi tarzdaki Bab Udaya kapısından giriliyor.

Kapının önündeki merdivenler Tom Cruise’un görevimiz tehlike V filminde araba ile indiği merdivenler.

Kale içine girildiğinde Endülüs tarzı, çiçeklerle dolu daracık sokakları, mavi beyaz evleri ile modern bir kasaba görüntüsünde. Mavi evleri ile görünümü Şafşavan’a benzetiliyor. Fotoğraf çekmek için mükemmel bir yer.

Şeker kamışını sıkıp suyunu çıkarıyorlar. Tadını pek beğenmesek de denemiş olduk.

Çinilerle bezeli çeşmeler.

Fas’ta kapılar önemli bir kültür hazinesi. Rengarenk ve büyüleyici.

Regreg nehri, Atlas okyanusu ve karşı kıyıda Sale manzarasını barındıran Cafe Maure’da mola veriyoruz.

Hemen bu güzel hanım yanıma gelip elime kına yakıyor. Arap alfabesi ile adımı yazmayı da ihmal etmiyor.

Gruptaki arkadaşlar saniyelik verdiğim bu pozu yakalamayı başarıyor 🙂

Türk kahvesi istediğimizde garsonların su bardağında getirdiği kahve 🙂

Endülüs Bahçeleri

Kafenin karşısında bulunan küçük ama şirin Endülüs Bahçeleri’nin içinden geçerek otobüsümüze geçiyoruz.

Meknes’te Palais Terrab isimli bir restorantta öğle yemeğimizi yiyoruz.

Çok lezzetli meşhur tajin çeşitlerinden deniyoruz. Tajin; bizdeki güveç kabına benzer. Ancak daha yayvan ve üzerinde kapağı var. Hem kabın, hem yemeğin adı tajin. Etli, tavuklu veya sebzeli yapılabiliyor.