Sille

SİLLE

Bazı yıllar Şeb-i Arus zamanı veya ondan yaklaşık bir ay önce “Sema Törenleri”ni izlemek için Konya’ya gideriz.

Giderken veya dönüşte gezi amaçlı bazı yörelerimize de uğrarız. Bunlardan biri de son iki seferimizde uğradığımız Sille köyü.

Gece yarısı İzmir’den yola çıktığımızda sabahın erken saatlerinde Sille’de oluyoruz ve kahvaltımızı Sille’deki Konak Restorant’ta yapıyoruz.

Konya’nın 8 km batısında ve bir vadide yerleşim gösteren Sille köyü, günümüzde Selçuklu ilçesine bağlı bir mahalle.

Konya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu kararınca “kentsel sit alanı“ olarak ilan edilmiş.

5000 yıllık tarihe sahip Sille’deki en eski yerleşim, kuzeyindeki Sızma Höyüğü’dür.

Burada yapılan araştırmalarda Hititler’i Anadolu’dan silen Frig uygarlığına (M.Ö. 8-7. yüzyıl) ait kalıntılar bulunmuştur.

Sille’deki tarihsel gelişme durumu ele alındığında 3 önemli dönem karşımıza çıkar.

Hristiyanlıktan önceki dönem, Hristiyanlık dönemi ve İslamiyet dönemi.

Romalılar’ın yaşadığı dönemde kent Efes’ten doğuya giden “Kral Yolu” üzerindeki Konya’nın yakınında bir durak noktasıdır. İsmi su perisi anlamına gelen Sylla’dan geliyor. Ayrıca kaynayıp coşarak akan su anlamındadır.

Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı kabul etmesine kadar geçen zorlu dönemde Hristiyanlar, Kapadokya’da olduğu gibi Sille etraftaki yumuşak tüflü tepelerde kaya kiliseler ve manastırlarda hayat sürmüş ve günümüze de izlerini bırakmışlardır.

M.S. 313 yılında, İmparator Konstantin, Milano Fermanı ile “din özgürlüğünü” tanıyınca rahatlamışlardır. Konstantin Hristiyanlara mali destek sağlamış. Annesinin Hristiyan olduğu da biliniyor. Konstantin’in Hristiyanlığının ise öncelikle toplum düzenini sağlama nedeniyle olduğu düşünülüyor. İnsanları birleştirmek için uygun bir din olduğunu düşünmüş ve bu yönde politik rotasını yönlendirmiş.

İznik Konsülünü 325 yılında yapan da İmparator Konstantin.

Ölüm döşeğinde iken vaftiz edilmiş.

Konstantin aynı zamanda 330 yılında İmparatorluğun başkentini Roma’dan İstanbul’a taşıyan kişi.

Bundan sonra Efes eski önemini kaybediyor.

İstanbul’dan Kudüs’e giden haç yolu üzerinde bulunan Konya, erken Hristiyanlık döneminde de önemini korumuş oluyor. Kudüs’e giden hacıların uğrak noktası oluyor.

380 yılında İmparator Theodosius Hristiyanlığı “resmi din” ilan ediyor.

Önceleri paganlara karışılmazken 391 yılında paganizm yasaklanıyor. Bu sefer Hristiyanların paganlara zulmü başlıyor.

Müzelerde kolu bacağı olmayan Roma ve Yunan tanrılarının heykellerini görüyoruz. Bunların çoğu Hristiyanlar tarafından zarara uğramış.

395 yılında Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılıyor.

Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti Konstantinopolis olarak devam ederken, Batı Roma İmparatorluğunun başkenti önce Milano, ardından Ravenna oluyor.

Sille, M.S. 7-10. yüzyıllar arasında tüm diğer kentler gibi Arap akınlarına maruz kalmış.

1071 yılından sonra Selçuklular’ın Konya’yı ele geçirip, başkent yapmaları ile tekrar gündeme gelmiş. Konya’daki Türk hakimiyeti sonucunda şehirdeki gayrimüslimlerin bir kısmının kent dışına yerleştikleri sanılmaktadır. Muhtemelen bu dönemdeki en fazla göç Konya’nın çok yakınında bulunan Sille’ye olmuştur.

Yine Selçuklular döneminde Hz. Mevlâna’nın Sille yakınında bulunan Eflatun manastırına giderek buradaki rahiplerle sohbet ettiği Menâkıbü’l-Ârifîn adlı eserde anlatılmaktadır.

Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra Konya ve çevresi önce Karamanoğulları sonra Osmanlıların hakimiyetine giriyor.

Osmanlılar devrinde de önemini kaybetmeyen Sille’de camiler, hamamlar ve çeşmeler yaptırılmış; Türkler ve Rumlar bir arada barış içinde yaşamışlardır. Rumlara ait kiliseler Osmanlı sultanlarının
izinleri ile tamir ettirilmiş.

Bu dönemde Sille’nin nüfusu 18.000’e kadar yükselmiş.

1913 yılında Konya’ya gelen Bela Horvath; Konya’daki Rumlar’ın Sille’de özel kiliseleri olan yazlıklara sahip olduklarını ve Sille’de atmışa yakın kilisenin bulunduğunu söylemektedir.

Sille’de farklı kültürler 1000’li yılların başından itibaren yaklaşık 900 yıl birlik, beraberlik içinde bir arada yaşamayı bilmiştir.

1923 yılından sonra yapılan nüfus değişim politikası çerçevesinde Sille’deki Hristiyan halk Yunanistan’a göç etmiştir.

Mübadeleden sonra Sille sosyal, ekonomik ve kültürel yönden canlılığını yitirerek neredeyse terk edilmiş bir görüntü oluşturmuş ancak antik kent hüviyetini korumuş.

Ekonomik açıdan halka gelir sağlayan, ünü yurt dışına kadar ulaşan Sille Halı dokumacılığı, çömlekçilik azalmasına rağmen devam etmektedir.

Bunun yanında iş istihdamı sağlayan İç Anadolu yöresinin tek mum imalathanesi yine beldede bulunmaktadır.

Tarımsal, bağ ve bahçecilik uğraşları eskisi kadar olmasa da devam etmektedir. Meşhur Sille üzümleri güncelliğini korumaktadır.

Şimdilerde köyde 1400 kişi yaşıyor.

Sille’nin turistik bir merkez olmasını sağlamaya yönelik olarak 2001 yılında onaylanan koruma amaçlı imar planı ile koruma uygulamasında olumlu bir süreç başlatılmış.

Böylelikle Sille’de turistik hareketlenmeye yol açmış ve devamında restorasyon çalışmaları başlanmıştır.

Bu kapsamda Sille çayının etrafında konumlanan Kültür Evi, Subaşı Hamamı, Sille Çaybaşı Cami, Aya Eleni Kilisesi, geleneksel konut yapıları ile köprüler, çeşmeler gibi önemli turistik mimari öğeler ile çeşitli restoran ve konaklama tesislerinden oluşan “Hükümet Caddesi” çalışma alanı olarak belirlenmiştir.

Sille, ortasından geçen dere nedeniyle iki ayrı mahalleden oluşur. Eskiden derenin güney tarafına Rum Mahallesi, kuzey tarafına Müslüman Mahallesi denirmiş.

1. Aya Eleni Kilisesi

Duvar ve pencerelerinde Roma dönemine ait malzemelerin kullanıldığı Aya Eleni Kilisesi, kitabesine göre M. S. 327 yılında Bizans İmparatoru Konstantin’in annesi Helena (Eleni) tarafından yaptırılmıştır. İlk Hristiyan aristokrat olan Helena yaşamı sırasında hac için Kudüs’e gitmiş, geçtiği yollarda birçok kilise inşa ettirmiştir. Konya’ya uğramış ve buradaki ilk Hristiyanlık çağına ait oyma mabetleri görmüştür. İnananların zorlu koşullara rağmen din ve ibadet için verdikleri mücadeleden etkilenen Helena, Hristiyanlar’a Sille’de bir mabet yaptırmış ve temel atma törenine de katılmıştır.

Kubbede Hz. İsa, kasnakta Konstantin ve annesi Helena, pandantiflerde dört İncil yazarı yer alır.

Kemerlerde; Meryem Ana, Hz. İsa’nın vaftiz edilmesi, Hz. Adem ve Havva’nın cennetteki yasak elmayı alması ve cennetten kovulma sahneleri işlenmiştir.

2. Mum Atölyesi

Kolcu Mum, Sille’nin ayakta kalan tek mum atölyesi. İşletme sahibi İbrahim Kolcu 1977 yılında imalata başlamış ve nesilden nesile atölyenin devam etmesi için oğlunu işletmenin başına geçirmiştir.

3. Karataş Cami

Adını kalabalık bir Müslüman mahallesinden alıyor. Zamanla mahalle terk edilmiş ve cami kapatılmış. Kitabe 1878 tarihlidir.

2010 yılında Selçuklu Belediyesi tarafından restore edilen cami, bugün sadece ramazanda teravih namazına açıkmış.

Sille’deki diğer camiler gibi muhteşem ahşap süslemeler var.

Caminin bir diğer özelliği de el sanatlarıymış. Camide Osmanlıca olarak bağışlayanın adının yazılı olduğu avizeler, kandiller, orijinal Sille kilimleri ve mumlar gibi el sanatları örnekleri bulunuyormuş.

4. Zaman Müzesi (Süt Şapeli)

“Akıp giden zamanın içinde bir kafesteyim” diyor Mevlana.

Selçuklu Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanan Sille Şapeli’nde kurulan Türkiye’nin ilk zaman müzesinde yüzlerce yıl kullanılan “zamanı” gösteren araçlar sergileniyor.

Müzede Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait özel tasarım saatler, Osmanlı paşaları tarafından düzenlenen ve genel kullanıma tanzim edilen ruznameler (gündem), cep ve masa takvimleri ve resmi dairelerde kullanılan el yazma-baskı takvimler yer alıyor.

Roma dönemine ait arkeolojik güneş saati örneği ve Konya Hacı Hasan Camii Şerifi kıble duvarında bulunan Osmanlı dönemi güneş saati reprodüksiyonu gibi birçok kıymetli eser daha yer alıyor.

5. Taş Köprü (Şeytan Köprüsü)

Çıkılacak bir köprü varsa her zaman hazırım 🙂

Köprünün Rumlar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Dönemin insanları o zamanın imkanları ile köprü üzerinden köye su getirmiş.

6. Sille Evleri

Moloz taş ve tuğladan yığma tarzda inşa edilmişlerdir.

Bazıları restore edilmiştir.

7. Sille Çay Cami

Tarihi mahallede 19. yüzyılda inşa edilen Sille Çay Camisi’nin mihrap, minber ve kürsüsünde ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri yer alıyor.

8. Sille Mağaraları

Geçmişte burada yaşayan insanların savaşlardan ve doğal afetlerden korunma amaçlı yaptıkları düşünülmektedir. Çok yakın zamana kadar ahır olarak kullanılan kırka yakın mağara günümüzde turizme kazandırılmıştır.

Caminin arkasında mağara evler görülmektedir.

Kaya kiliseleri ve kaya mezarlar da bulunuyor.

9. Sille Müzesi

Hükümet Caddesi’nde yer alan Sille Müzesi, Sille’de günümüze ulaşan tarihi kamu yapılarından bir tanesidir. 1930’lu yıllarda inşa edilen iki katlı bina uzun bir süre Sille İlkokulu olarak kullanılmış, bir dönem de Belediye binası olarak hizmet vermiştir. 1995-1996’lı yıllarda binada Sille Halı Kooperatifi faaliyet göstermiştir. Kırma çatısı, cumbaları ve pencereleri ile geleneksel Türk evi planında yapılan bina büyük bir konak görünümündedir. Sille’nin en görkemli binalarından birisi olan müze, aynı zamanda Sille’deki ilk kiremit çatılı yapılardan birisidir.

Konya ve Sille’nin tarihi ve kültürel geçmişine ışık tutan müze Sille’nin el sanatlarını ve folklorik yapısını ortaya çıkarmaktadır.

10. Ak Hamam (Hacı Ağa Hamamı)

Hükümet Caddesi’nde bulunuyor. 1884 tarihinde Hacı Ali Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. 2005 yılında Selçuklu Belediyesi’nce restore edilmiş. Günümüzde hamam Sergi Müze olarak hizmet vermekte.