Phuket

4. GÜN 12 Ağustos 2014 Salı

Kahvaltının ardından 6:45 gibi toplanıp rehberimiz Alper bey de dahil Asia air havayolları ile Phuket’e uçuyoruz.

Phuket Bangkok’un güneyinde ve Andaman Denizi’ne bakan büyük bir ada.

Otelimiz oteller bölgesi olan, merkeze yaklaşık 15 km mesafede Patong plajında. Adanın en hareketli kısmı burası.  2004’teki tsunami felaketinde ağır hasara uğramış olmakla birlikte Patong plajı tamamen yenilenmiş. Rehberimiz Tayland’ın tarihinde tsunami gibi bir felaketin olmadığını bu nedenle hazırlıksız yakalandıklarını söyledi. Artık bir hareketlilik varlığında alarm verilip hazırladıkları boşaltma bölgesine gidiliyormuş. Her yerde bunu gösteren tabelalar var. Bu alanlardan bir tanesi bizim otelin 120 metre arkasındaydı.

Havaalanından bizi karşılayan aracımıza binip saat 14:00 gibi otele varıyoruz. Duangjitt otel. Oteldeki doluluk nedeni ile odalarımızın upgrade edildiğini söylüyor Alper bey. Oda anahtarları ayarlanıncaya kadar çarşamba James Bond adası (60 euro) ve perşembe Phi Phi adası (75 euro)  turlarından bahsediyor. Biz yedi kişilik mini grup olarak kendi turumuzu kendimiz yapmaya karar veriyoruz. Vakit kaybetmeden oteldeki turizm ajansına uğrayıp bilgi alıyoruz. Müge’nin yapmak istediği tiger kingdom ve bizim istediğimiz fil safarisinin aynı yörede olduğunu öğreniyoruz. Bayan burası için 600 bahta araç ayarlıyor bize. 15-20 dakika sonrası için sözleşiyoruz. Oda anahtarları dağıtımı yapılıp odalarımıza otel içi araçlarla götürüldüğümüzde villa benzeri çok güzel bungalovlarda kalacağımızı görüyoruz.

Yine çabucak eşyalarımızı odaya bırakıp 7 kız 1 erkekten (Vefa) oluşan grubumuz ile gelen araca binip yola koyuluyoruz. Önce “Tiger Kingdom”a gidiyoruz. Müge dışında kimse bu vahşi yaratıklarla fotoğraf çektirmek istemiyor. Fotoğraf çektiren bir kadını izliyoruz. Hayvanın yanına yatmış poz veriyor. Vefa ve kızlar bir taraftan fotoğraflar çekiyorlar. Müge yanına cesaret verecek birini arıyor. Yakın arkadaşı Selen niyetlenir gibi olup vazgeçince imdadına yetişiyor ve “ben varım” diyorum bacaklarım çarliston yaparak. 1300 bahta büyük ve küçük kaplanlarla fotoğraf çekimini kapsayan turu alıyoruz. Öncesinde başımıza bir şey geldiğinde şikayetçi olmamamız için bir yazı imzalattırıyorlar.

Ben ne yaptım oluyor ama cesaretime halel getirmemek için gülüyorum işi gırgıra alarak.  Kaplanların bulunduğu alana doğru ilerliyoruz. Ben sıra bekleyeceğimizi sanırken bakıyorum ki hemen içeriye çağırıyorlar. Bu kadar çabuk olmasaydı diyorum içimden. Ali Vefa ve arkadaşlarla vedalaşıp helalleşiyoruz:)

Aa kaplanlar uslu uslu yatıyor. Korkum azaldı gibi. Ama aynı alanda 6 tane kaplan var. Müge’yle iki kaplanın olduğu yerde sırayla birbirimizi çekiyoruz kaplanla. Arada kaplan bakıcısı ikimizi çekiyor.

Diğer bir kaplana doğru götürüyor kaplan bakıcısı bizi. Tam fotoğraf çekilecekken ayaklanıyor bizimki. Ürkütmeden ağır çekimde hareket edip kaplana yol verirken biraz tırsıyoruz doğrusu. O anki yüz pozlarımı yayınlamıyorum haliyle:) Bizim kaplan, havuzdaki diğerinin yanına gidip oynama-kavga arası bir şeyler yapıyor.

Sakinleştikten sonra tekrar fotoğraf çekimine devam ediyoruz.

Küçükler de dahil birçok kaplanla fotoğraf çektiriyoruz. Müge doyamıyor. Bütün alandaki kaplanları uzun uzun seyrediyor ve fotoğraflıyoruz.

Buradan çıkışta diğer arkadaşlar sevinç çığlıkları atıp sağ salim çıkışımızı bize sarılarak kutluyor.

Sırada fil safarisi var. Burada da bir pazarlık sürüyor. 400 bahta anlaşıyoruz. Bir kuleye çıkıp oradan filin üstüne çıkıyoruz. Önde sürücüsü arkada Vefa’yla ben. İlkel de olsa emniyet kemerlerimizi  bağlıyoruz.

Fil yokuş aşağı doğru yavaş adımlarla ilerlerken üzerinden düşmeyeceğimizi umut ediyorum. Biraz ilerliyoruz ki sürücü aşağıya inip çok yoruldum diyor. İşin raconu bu. Gitmeden önce okuduğum yazılardan buna hazırlıklı olduğum için hiç korkmadan “peki” diyorum sürücüye. O da filin üzerine geçmemi işaret ediyor. Usulca kaya kaya geçiyorum.

Ne kadar kalın derili bir hayvan. Fil su içmek için yandaki suya eğiliyor. Ha düştüm ha düşeceğim. Sürücüye bakıyorum doğrultsun diye umru olmuyor. Ben de oralı olmuyorum. Tehlike olsa müdahale ederdi diye düşünüyorum. Bu arada hortumu ile kendini ıslatırken biz de sudan nasipleniyoruz. Benim titiz kocam huylanıyor biraz. Yapacak bir şey yok. Neyse sürücüye yerimi verip arkaya geçiyorum yeniden. Salına salına dönüş yolunda ilerlerken bir kutu açıyor bizim sürücü. Bu Taylandlılar her yerde her şeyden para alıyorlar. Neyse ki bize göre düşük miktarlar. 300 baht istediği fil dişi bilekliğe 200 baht veriyor Vefacım. Anlaşıyorlar. Çıkışta fotoğraf için de para almak istiyorlar ama biz grup halinde gittiğimizden birbirimizin fotoğraflarını bol miktarda çekmiştik. Artık onu almıyoruz. Buradan yılan şovuna gidiyoruz. Ama fiyatı yüksek söylediğinden ve grup olarak (Müge dışında) yılanla çok da işimiz olmadığından reddedip dönüyoruz.

Dönüşte otele gelmeden tur şirketlerinin bolca  bulunduğu Patong caddesinde inip bir tur acentasına giriyoruz: Blue Andaman. Baş pazarlıkçımız Ezgi kollarını sıvıyor. Zaten o kaşla göz arasında oteldeki turizmci bayandan da James Bond ve Phi Phi adası için toplam 3000 baht fiyat almış. Bu fiyat bile rehberin istediği fiyatın yarısından biraz fazla. Ver takke al külah 2 turu toplam 2500 bahta indiriyorlar. Ezgi hala pazarlık yapmakla biz de onu durdurmakla uğraşıyoruz. Ben tatmin olmadım diyor. Halbuki bu ücret bizim rehberin istediğinin yarısının altında.

James bond adasına rehberin götüreceği tekne 3 katlı. Kalabalık olur ve yavaş diye 300 baht fazla vererek 40 kişilik hız botlarını tercih ediyoruz.

Phi Phi adası uzak ve açık denizde olduğu için rehberin de uyarısını dikkate alarak 3 motorlu hız teknelerini tercih ediyoruz. Zaten broşürlerinde de tekne tiplerini açıkça gösteriyorlar. 2 motorluların sallantısı daha fazla oluyormuş. Fiyat farkı da olmadığı için 3 motorluyu (225X3) istediğimizi belirtiyoruz.

Acentadan Fantasea gösterisi için de fiyat alıyoruz. Bizim rehberden azıcık düşük fiyat verince Vefa ayıp olmasın bu tura rehberle gidelim diyor. Ona telefon açıp grup olarak (8 kişi)  çarşamba akşamına kayıt yaptırıyoruz.

Acentadan çıktıktan sonra rehberin Phuket’teki en ünlü masaj salonu dediği ve önerdiği Let’s Relax’a uğruyoruz. 22:30’a kadar dolu olduklarından bu saatte Vefa ve kendim için Thai masajı rezervasyonu yaptırıyorum. Buradan grupça  Hard Rock Cafe’ye gidip bir şeyler yiyoruz. Selman ve Civan’a tişört alıyoruz. 12 Ağustos anneler günü (kraliçenin doğum günü) olduğundan  makyaj ürünleri firma elemanı bir bayan  anneler günümüzü kutlanıp, içinde oje, aseton ve sabun olan bir hediye paketi veriyor.

Etrafta biraz salınıp Müge ve Selen’i de alıp Let’s Relaxta masajımıza gidiyoruz. Ayaklarımızı yıkadıktan sonra dördümüzü yer yatakları olan bir odada masaja alıyorlar. Giymemiz için de kıyafetler veriyorlar. Thai Masajı biraz sert ama ben mest oluyorum. Teslim ediyorum kendimi masörün becerikli ellerine. Vefa biraz kızgın. Masör kadının bütün gücünü kendinde denediğini düşünüyor.

Çıkışta deniz kenarındaki caddeden yürüyüp otelimize varıyoruz.

5. GÜN 13 Ağustos 2014 Çarşamba

James Bond Adası Turu

(1400 baht=98 lira)

8:30 Otelden iskeleye transfer

10:00 Panak adası ve Hong adası

12:00 Panyi adası (Müslüman köyü) ve yemek molası

13:00 James Bond adası ve Khao Ping Kan

15:00 Talu adasında kano

16:00 Naka adasında yüzme

17:00 Otele transfer

Teknede su ve soft içecekler ücretsiz

Önce maymun kumsalından (mağarası) geçiyoruz.

Panak ve Hong adalarını görüyoruz.

Panyi adası (Müslüman köyü)

Buraya yaklaşırken rehber bizi uyarıyor: No sex, no honeymoon diye. Şirin küçük bir köy burası. Sarı kubbesi de olan bir camisi var. Yaklaşık 400 ev bulunuyormuş.

Burada Andaman restoranın önüne demirledik. Biraz arkada hediyelik eşya satışı da vardı. Restoranın arkasından köyün içine girilebilir mi diye bakındık ama yol bulamadık. Sanırım köyün içini turistlere açmıyorlar.

Öğle yemeğimizi bu güzel adada yedik.

James Bond adası

Khao Phing Kan  adası ve Ko Tapu adalarından oluşuyor. Phang Nga Milli Parkı adalarından. “James Bond” filmi burada çevrildiği için bu isimle nam salmış.

Adaya iner inmez fotoğraf çekimleri başladı. Zaten küçücük olan adanın arkasına doğru fotoğraf için daha güzel manzaralar vardı. Gruptaki diğer arkadaşlar buraları fark edemeyip ilk 50 metrede kaldılar.

Bu arada bizi yakın takibe alan tekne görevlilerimizden biri Vefa’yla benim birlikte fotoğrafımı çekti de sayesinde çift olarak fotoğrafımız oldu. Tekneye dönünce bahşişini verdik tabii.

Talu adası

Burada da “Good Morning Vietnam” filmi çekilmiş.

Burada ikili gruplar halinde sırayla kanolara alındık. Kanoyu kendileri kullanıyor. Çok alçak tavanlı, volkanik yer altı mağaralarına girdik. Gezinin en güzel kısmıydı.

Vefa “Adama para verelim bizi bir daha gezdirsin” diyordu ama zaman nedeniyle teklif bile edemedik. Bu arada mağara girişinde  fotoğrafımızı çekmişlerdi. Bunları çıkışta hazırlamışlar. Burada her şey para. Tabii aldık yine.

Son durak Naka adası

Burada yüzme ve dinlenme molası veriyoruz.

İner inmez iguana ve bir çeşit maymunla fotoğraf çektiriyoruz.

Kırmızı bayrak asılı. (Bölgede akıntı gibi bir tehlike olduğunda uyarmak için sahile kırmızı bayrak dikiyorlar.) Boyumuzu geçmeyen yerde bile akıntı olunca –Afrika’daki tecrübemizden dolayı- ben panikliyorum haliyle. Gözüm Vefa’nın üstünde. Fazla kalmıyoruz. Devasa büyüklükteki Hindistan cevizlerinden alıp suyunu içtikten sonra içini de yiyoruz ama Afrika’daki gibi sert ve lezzetli değil.

Ve dönüş. Sahile vardığımızda yola çıkarken çekilen fotoğraflarımızın tabaklara baskılanıp satışa çıktığını görüp bunu da alıyoruz.

Otele gelip Fantasea’ya gitmek üzere rehberimizin dediği saat olan 18:30’a yetişmek için acele ediyoruz. Ama biz beklerken bakıyoruz ki rehberin tur grubu otele yeni geliyor. Onları bekliyoruz. Hız tekleneleri ile gitmemiz bize konfor ve hız sağlamış oluyor.

Fantasea turu için araçlara biniyoruz. Rehberimiz daha önce normalde Fantasea turunda olan yemeği çıkarıp yerine şovu seyretmek için biletleri iyi yerler olan “gold plus”tan alacağını söylemişti.

Fantasea Show

Burası bir eğlence köyü.  Çok geniş bir alan üzerine kurulmuş. Işıl ışıl bir görsellikle karşılıyor bizi. Çok çeşitli aktiviteler var. Alış-veriş ve yemek dışında hemen her şey ücretsiz. Ufak bir alanda değişik dans gösterileri yapılıyor. Beyaz tavus kuşu, pelikan gibi kuşların bulunduğu bir bölüm, camların ardından seyredilen beyaz kaplanlar var.

Bir de kraliçeler gibi giydirip özel makyajlar ile fotoğraf çekimine hazır hale getiren bir bölüm vardı. Burası paralıydı. İçeri girip hazır olan kraliçelerin arasına dalıp onların fotoğrafını çektim. Kokoş teyzemler çok mutluydu.

Yemek için de bir şeyler atıştırdık.

Fil üzerinde gezi de yapılabiliyor. Etrafınızda dolanan filler var. Altında kalacağım diye korkmadım değil. Şov giriş salonunda yavru kaplanları biberonla besleyebiliyor ve fotoğraf çektirebiliyorsunuz.

Show saat 21:00’de. Kamera ve cep telefonu sokmuyorlar. Fotoğraf makinasını rehbere bırakıp içeri girdiğimizde çantaların telefon nedeni ile arandığını gördük. Telefonun yanında ise emanet  sırasına girip teslim ediyorsun. İçerisi ve emanet sırası öyle  kalabalıktı ki. Ve biz 10 dakika öncesinden girdiğimiz için şovun başını kaçıracağız diye üzüldüm. Ama müthiş bir hız ve düzenle telefonları emanete verip oturma yerimize göre yönlendirildiğimiz kapıdan girince vaktimiz bile kaldı. Demek ki düzen olunca hız sağlanabiliyor. Organizasyonlarına imrenmemek mümkün değil.

Şov harikaydı. Muhakkak görülmeli. Kültürlerini anlatan; fillerin, kazların, tavukların, kuşların canlı olarak sahnede kullanıldığı gösteride birçok çeşit efekt ve 4D teknolojisi kullanılmış. Başlangıçta seyircilerin yan koridorundan filler üzerinde sahneye çıkıyorlar. Bir ara bakıyoruz tepeden 8-10 kişi şov yapıp sirklerdeki gibi askıda sallanıyor, dönüyor, yükseliyor, alçalıyor. Teknik olarak nasıl yapabildiklerini çözemedik. Kaçırılmaması gereken büyüleyici bir şov.

Dönüşte Phuket’in en hareketli caddesi olan Bangla caddesinde (barlar caddesi ) iniyor ve buraları keşfe çıkıyoruz. Go go barlar sağlı sollu sıralanmış. Bangkok’takinden farklı olarak buraları yarı açık mekanlar olduğu için sokakta gezerken direk dansı yapan kızları görebiliyorsunuz. Ellerinde broşürler bulunan mekan reklamcıları sizi mekanlarına çekmeye çalışıyor. Fiyatlarından ve hizmetlerden bahsediyorlar. Biraz dolaşıp tuk tukla otele dönüyoruz. Burada ulaşım açısından rahatız. Patong içinde nerden nereye giderseniz ödeyeceğiniz ücret sabit. 200 baht.

6. GÜN 14 Ağustos 2014 Perşembe

Phi Phi Adası Turu

(1100 BAHT: 77tl)

Otelden alınarak Royal Phuket Marina’ya geldik. Bugün şnorkel yapacağımız için sevinçliyim. Tur rehberinin gerek yok demesine rağmen her ihtimale karşı palet kiralıyoruz.

3 motorlu 50 kişilik hız botlarına biniyoruz. Bu sefer iç taraftan yer tutuyoruz. Dünkünden daha büyük olan bu botta yan oturma yerlerinin yanı sıra ortada da oturma yerleri var. Bu kalabalıklık ve sıkışıklık anlamına geliyor. Önümüzde dalgalarla boğuşarak gideceğimiz 1 saatlik yolumuz var. Müge’yle öndeki açık kısma kaçıyoruz. En önde otururken tur rehberi tutunacak yerimiz olmadığı için yan tarafa geçmemizi istiyor. İsteksizce kabullendiğimiz bu durumun ne demek olduğunu daha sonra anlıyoruz. Tekne hop oturup hop kalkıyor. Biz de onunla birlikte.

Rehberimiz erkek görünümlü ama adı Mis Susan. Single olduğunu özellikle belirtiyor. Ve yol boyunca her şeyi çok güzel izah edip anlatıyor. İşini severek yaptığı belli.

Phi Phi adaları; Ko Phi Phi Don ve Ko Phi Phi Lee diye bilinen iki adadan oluşuyor.

Leonardo Di Caprio’nun oynadığı “The Beach” filminden sonra adanın şöhreti artmış.

2004’teki tsunami felaketinden sonra yerle bir olmuş. Sonra yeniden yapılanma süreci geçirmiş.

Önce Phi Phi Lee’de Maya Bay plajına gidiyoruz.

İnternetteki fotoğraflarında küçük ama güzel gözüküyordu. Türkiye gibi bir cennette bu plajlardan çok var. Görünce daha bir şaşırdık çünkü 20 kadar hız botu yan yana sahile yanaşınca plajın yarısı bitti zaten. Plajın arkasına dolaşınca güzel, sakin bir plaj varmış bilgisi ile arkaya dolaştık. Doğal bir park. Bizim Olimpus’la yarışamaz bile. Birkaç basamak çıkılıp kovuk gibi bir yerden denize atlanıp iplerle tekrar kıyıya çıkılıyor.

Ardından tekneyle Pileh ve Viking mağaralarının yanından geçiyor fotoğraf çektiriyoruz ama çok bir esprisi yok.

Maymun adası önünde durup maymunlara fıstık atıyoruz.

Phi Phi Don’a geliyoruz. Burada sahilde maymunla fotoğraf çektiriyoruz. Yemeğimizi de burada yiyoruz.

Phi Phi Don’dan sonra gittiğimiz Khai adası son durak.

Burada 2 saat civarı kalacağımız için şezlong ve şemsiye kiralıyoruz. Yan tarafta şnorkel alanına gidip özenerek paletlerimi giyiyorum ki o da ne. Balıklar diz seviyesinde mesafede. Paletleri çıkarıyorum ve şnorkelle balıkları izliyorum. Etrafta bulduğum ekmekleri onlara doğru uzatıp elimden yemelerini seyrediyorum. İnanılır gibi değil ama ekmekleri ellerimizden yiyiyorlar. Ama 5-6 çeşit olan balıklar şnorkel açısından tatmin etmiyor beni.

Adada rehberimizin dağıttığı ananas ve karpuzu yiyoruz.

Yine dalgalarla boğuşarak dönüş yoluna geçiyoruz.

Bu tur hızlı, koşuşturmacalı ve gitmeye değmeyecek bir turdu bence.

Otele gelince Vefa ateşlendi. Yatıp dinlendik biraz. Sonra çıkıp Number One isimli temiz bir masaj salonunda bu sefer aromatik masaj yaptırıyoruz. Vefacım bu sefer memnun. Masaj salonu önündeki pizzacıda yemeğimizi yiyoruz. Bu arada başlayan yağmur da diniyor. Pangla caddesinde bir gidip gelip, tuk tuklarımızla  otelimize dönüyoruz.