Madaba – Nebo Dağı – Lut Gölü

Madaba (Medeba)

Amman’a yaklaşık 30 kilometre mesafededir.

Tarihi Kral Yolu üzerinde yer alan, Hristiyanların yoğun olarak yaşadığı bir şehir. Şehirde birçok faal kilisesi bulunuyor.

St. George Kilisesi

Şehrin en önemli özelliği, Kutsal Topraklar Kudüs’ün bilinen en eski haritası olan, M.S. 6. yüzyıldan kalma mozaik haritaya sahip olması. St. George Kilisesi’nde bulunuyor.

Kilisenin tabanında, 1884’te bulunan mozaik harita, Lübnan’ın Cübeyl kentinden Mısır’ın Teb şehrine kadar olan bir bölgeyi kapsıyor ve Kudüs üzerine o dönemden kalan en ayrıntılı haritalardan biri olma özelliği taşıyor. Aslen yaklaşık 190 metre kare olan haritanın mozaik parçaları, 1896’da bilim insanlarının eline geçene kadar ortadan kaybolmuş olduğundan haritadan geriye sadece Nablus’tan Mısır’a kadar olan alanı kapsayan parçası kalmış.

1960 yılında Wolkswagen Vakfı tarafından restore edilmiştir.

Şehirde biraz gezip öğle yemeğimizi yiyoruz.

 

Nebo Dağı ve Musa Anıt Kilisesi

Madaba’ya yaklaşık 10 km mesafedeki dağ, Eski Ahit’te (Tevrat, Tanah) yazılanlar nedeniyle önemlidir. Tevrat’ta Nebo Dağı’nın, Musa’nın son günlerini yaşadığı ve asla giremeyeceği “Vaat edilen toprakları” gördüğü yer olduğu söylenmektedir.

Hristiyan kutsal kitaplarına ve geleneğine göre Musa, tam olarak yeri belirtilmemiş olmasına rağmen bu dağa gömülmüştür.

Nebo Dağı hakkında Eski Ahit’teki metin; “Sonra Musa Moab ovalarından Segah’ın Eriha’ya bakan tarafı olan Nebo Dağı’na çıktı ve Rab ona bütün ülkeyi gösterdi… Böylece orada, Moab ülkesinde, Rabbin kulu Musa, Rabbin kulu olarak öldü. Rab söylemişti’’

Günümüzde hala Nebo olarak bilinen dağın İncil metinlerinde bahsedilen dağ ile aynı dağ olup olmadığı konusu  tartışmalı.

Dağ, son zamanlarda Papa tarafından ziyaret edilen, dini bakımdan oldukça önemli bir bölgedir.

Tarihçesi

Nebo Dağı, M.S. 4. yüzyılda, dini geçmişinden dolayı bir hac merkezi haline gelirken o dönemde dağa Musa’yı onurlandırmak için bir kilise ve ibadetlerin gerçekleşebileceği bir kutsal alan inşa edilmiş.

M.S. 6. yüzyıla gelindiğinde ise keşişler bölgede yaklaşık 600 yıl ayakta kalan bir Bizans Manastırı inşa etmişlerdir. Yapı artık orada olmasa da o döneme ait mozaikler hala görülebilmektedir.

Bölge orada yaşayan keşişlerin ayrılmasıyla birlikte 16. yüzyılda terk edilmiş.

1932 yılında Kudüs’teki Studium Biblicum Franciscanum (Kudüs merkezli bir Fransisken akademik topluluğu. İncil ve arkeolojik araştırma ve çalışmaların merkezi.) arkeologları tarafından kapsamlı bir koruma programı yürütülmüş ve yaklaşık 6.640 metrekarelik bir alanı kapsayan büyük bir Manastır Kompleksi ortaya çıkarılmıştır. Kompleksin merkezi ise, 5. ve 6. yüzyıllar arasında inşa edilmiş bir bazilikadır.

En son 1993’de, bir İtalyan rahibi olan Assisili Franco’nun, İsa’nın isteğine göre yoksulluk hayatı sürmeye ant içmiş müritleri ile kurduğu tarikat olan Fransiskenler bu alanı satın almış ve bölgeyi restore etmişlerdir.

Kompleksin bahçesinde ilerlerken karşımıza ilk çıkan anıt:

İnsanlar Arasında Sevginin Kitabı Anıtı

İtalyan heykeltıraş Vincenzo Bianchi’nin eseri. Anıt; Tevrat, Kur’an ve İncil arasındaki yakın manevi birliğe vurgu yapıyor. Heykelin kaidesinde Yunanca, Arapça ve Latince olarak “Tanrı sevgidir” ifadesi oyulmuştur.

Bizans Manastırı’nın taş kapısı

Yüzsüz Yılan Anıtı

Manastır’ın önündeki, kutsal topraklar manzarasına hakim terasta Floransalı sanatçı Gian Paolo Fantoni’nin bir eseri bulunuyor. Bu anıt Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi ile Hz. Musa’nın kullandığı asanın burada yılana dönüşmesini tasvir ediyor.

Anıt Kilise

Hem kilisede hem de yakınındaki müzede 6. yüzyıldan kalma, arkeolojik kazılardan ortaya çıkarılan ve günümüze kadar korunarak gelmiş mozaikler sergilenmektedir.

Diakonikon Mozaiği

1976 yılında rahip ve bu bölgeden sorumlu arkeolog Michele Piccirillo, bazilikanın kuzey salonunda, basit bir mozaik zeminin altında olağanüstü Diakonikon-Vaftizhane mozaiğini ortaya çıkarmıştır. Neredeyse hiç bozulmamıştır. Av ve doğa sahnelerinden oluşur. Yunanca yazıtlarından mozaiğin “diakonikon” zemininde bulunduğu, M.S. 530 yılına ait olduğu, yapan sanatçıların Soel, Kaium ve Elias oldukları öğrenilmiştir. Ürdün’deki en dikkat çekici Bizans mozaiklerinden biridir.

Komplekste bulunan, bölgenin tarihini anlatan küçük müze ve bahçesinde de mozaik eserler sergileniyor.

Burada bulunan mozaikler Ürdün’den geçen eski bir ticaret yolu olan Kral Otoyolu’nun tüm güzergahını tasvir etmek için bir restorasyon sürecinden geçmiş.

Mozaik Kolleksiyonunda; Bizans dönemindeki vahşi yaşam, şarap yapımı ve yerel gelenekler gibi çeşitli kompozisyonlar sergileniyor.

Lut Gölü (Ölü Deniz)

Deniz seviyesinden 430 metre aşağıda olmasıyla dünyanın en alçak noktası olan gölün kendi derinliği de 300 metreye yakın.

% 30’un üzerindeki tuz oranı ile dünyanın 3. en tuzlu suyuna sahip.

Göl ve çevresi verimsiz bir ekosisteme sahip. İçerisinde hiç bir canlı yaşayamıyor.

Lut gölünün kutsal kitaplarda anlatılan bir hikayesi var.

Burası Eski Ahit’in Tekvin Kitabı’nda sözü edilen günahkar kentler olan Sodom ve Gomora’nın bulunduğu bölge.

Hz İbrahim, her 3 semavi din için de çok büyük önem taşıyor. Lut peygamber ise, Hz. İbrahim’in yeğeni ve ona inanan ilk kişi.

Sodom şehrinde yaşayan Lut Kavmi ise dünya üzerinde ahlaksızlığın, tecavüzün ve türlü çeşitli sapkınlığın dünya üzerinde görüldüğü ilk yer.

Lut Peygamber, Sodom’daki bu ahlaksızlıkların sona erdirilmesi ve insanların Allah’a yönelmesi için peygamber olarak Lut Kavmi’ne gönderiliyor. Lut, kavmine Allah’a yönelmelerini ve sapkınlıklarına son vermelerini öğütlüyor. Ona itibar etmeyen kavim Lut’u sürgünle tehdit ediyor. Ayrıca eğer söyledikleri doğruysa, Allah’ın gazabını kendilerine getirmesini söylüyor. Kavmi ile baş edemeyen Lut, Allah’a dua ediyor ve bu ahlaksız kavmin cezalandırılmasını istiyor.

Lut Peygamberin duası ardından yıkım için üç melek görevlendiriliyor.

Melekler Lut’la konuşuyor. Ona karısı hariç ailesinin kalanını alarak Sodom’dan uzaklaşmasını söylüyorlar. Bunu yaparken arkasına bile bakmamasını emrediyorlar. Melekler Sodom halkının gözlerini kör ediyor. Ve böylelikle Lut evinden çıkıp Sodom’u terk ediyor.

Lut şehri terk ettikten sonra, şehrin üzerine alev topları yağmaya başlıyor. Büyük bir yıkım oluyor. Sodom ve Gomora şehirleri, üzerinde tohum bile filizlenmeyecek şekilde, içinde yaşayan bütün canlılar  ve Lut’un karısı birlikte helak ediliyor.

Lut Gölü kenarında araba ile ilerlerken girebileceğimiz bir yeri zor bulduk diyebilirim. Ama vazgeçmedik. Bu Güzin hanımın yıllardır hayali idi. Göle girmek zorundaydık 🙂

Yüksek tuz oranı nedeniyle Lut Gölü yüzeyinde hiç batmadan durabilmek mümkünmüş. Denemedik bilemiyoruz 🙂

Ama çok eğlendik.

Burada şifalı özellikte olan çamur banyosu yapmak oldukça popüler.

 

0

5 thoughts on “Madaba – Nebo Dağı – Lut Gölü

  1. Güner says:

    Amman şehir yapısı itibarıyla herhangi bir resim yok
    Roma dönemine ait tarihi kalıntıları sonra mı yazıcakmısınız?
    Herhalde Rum vadisi Akabe ve Petra’aha sonra okuyacağız.
    Kolay gelsin ve başarılar diliyorum .

    • admin says:

      Güner bey merhaba
      Yorumunuzun ardından Amman yazıma birkaç şehir fotoğrafı ekledim 🙂
      Roma kalıntılarını Ceraş yazımda anlattım.
      Petra’yı bugün yayınladım.
      Rum Vadisi ve Akabe’yi bir iki gün içinde yayınlayacağım inşallah.
      İlginize çok teşekkür ederim.
      Nice gezilere..

  2. Halil Yürekli says:

    Tuzlardan bizim Karahayıt da olduğu gibi tuz traverten oluşmuş.
    Lüt gölü’nün Ürdün ve Filistin arası oluşu niyegara şelalesini hatırlattı iki ülke tarafından paylaşılması anlamında

  3. Ayşe Güzin Kızılkanat says:

    Resimler anlatım harika .Ali Vefa bey ve siz Sevgili Ayla hanım çok harikasınız.İyiki yollarımız sizinle kesilmiş.Bu gezi için ve özenle çok emek verererek hazırladığınız birçok kişiye iyi bir rehber olacağını düşündüğüm bloğunuz için çok teşekkür ederim.Herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle Allaha emanet olun.Selam ve sevgilerimle.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir