Potsdam

4. Gün: 1 Mayıs 2018 Salı

Almanya Berlin gezimizin 4. günü Potsdam’a gidiyoruz.

Brandenburg eyaletinin başkenti Potsdam, Berlin’in 40 kilometre güneybatısında, Havel Nehri ve Heiliger Gölü kıyılarını kaplayan saraylar ve parklarıyla cennetten bir köşe.

Potsdam, 1990 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan bir şehir.

Potsdam, 1918’e kadar Prusya Kralları’nın ve Alman Kaiser’inin ikametgahı olması sebebiyle tarihi güzel binalara da sahip bir şehir aynı zamanda.

Berlin’den Potsdam’a ulaşım  S Bahn (S 7) ile sağlanıyor. Yaklaşık 45 dakika sürüyor. Potsdam’ı gezmek görmek için bisiklet kullanmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz ve trenden iner inmez gardaki bisikletçiden bisiklet kiralıyoruz. Böylece şehirde bir çember çizerek gezeceğiz.

Aslında burayı gezmek ve keyfini çıkarmak için bir tam gün ayırmak gerekiyor. Biz hızlı çekimde yarım günde halletmeye çalıştık. 

Parkları, nehirleri, gölleri ve binaları ile kültürel bir peyzaj bölgesi Potsdam 1730 ve 1916 arasında tasarlanmış ve inşa edilmiştir. 

Potsdam’da şehri yaratan ilk estetik dokunuş I. Friedrich zamanında oluyor.  1713 yılında, “Asker Kralı” lakaplı    I. Friedrich William kasabaya askeri taburlar getirerek şehir nüfusunu arttırdı.     

Potsdam’ın çoğu bataklık araziydi ve kral, bu inatçı topraklarda inşaat için Hollanda’dan işçiler getirtti ve onlara bir mahalle kurdu. (Ünlü Hollanda Mahallesi). 

Bu genişleme döneminde birkaç kapıyla birlikte bir sur duvarı inşa edildi. Ortaçağ duvarlarının aksine, bu koruma amaçlı değil, daha ziyade firarları önlemek ve vergilerin toplanmasını kolaylaştırmak içindi. 

Oğlu II. Friedrich (Büyük Friedrich, filozof Kral) 1740 yılında tahta çıktığında, Potsdam manzarasının yüzyıllarca süren bir dönüşümünü başlattı. 

1745-1747 Sanssouci Sarayı’nı yaptırdı. 1714’ten beri Kraliyet Ahırları olarak kullanılan eski Orangerie (Limonluk) 1746’da genişletildi.

Yaklaşık bir yüzyıl sonra IV. Friedrich William, peyzaj mimarı Peter J. Lenne’yi kale bahçelerini oluşturmak için getirdi. Lenne, Fransız esintileri ve bağ tarzı teraslarıyla Sanssouci Sarayı’nı çevreleyen parka yeşil tonu getirmesiyle tanınır. 

Bu şehir üzerinde çok etkili olan iki kralı; I. Friedrich ve oğlu büyük Friedrich’i (Filozof Kral) İbter Ortaylı’nın anlatımı ile tanıyalım:

(Büyük) Friedrich kadar Alman olan bir hükümdar düşünülemez ama Fransızca yazar ve konuşurdu. Kötü Almancasını ise sadece komuta vermek ve askerleri azarlamak için kullandığı söylenir. Övündüğü Fransızcasını, taptığı adam, mürşidi Voltaire ara sıra küçümser ve ikisi bu yüzden meyhane arkadaşları gibi kavga ederlerdi. I. Friedrich Wilhelm’in (Büyük Friedrich’in babası), hepsinin de adı Wilhelm veya Friedrich olan öbür Prusya krallarından bir farkı vardı; orduyu kuvvetlendirmek. Bunun için biraz gülünç kaçan, her yerden uzun boylu asker devşirmek yanında, memleketi sanayileştirmek için akıllıca bir tedbir olarak Fransa’nın attığı bütün Protestanları Almanya’ya doldurmak oldu. “Hugenot”lar dediğimiz bu kalabalık ve eğitimli Fransızlar gelecek üç asırdaki Almanya’nın ustası, mühendisi, öğretmeni, filozofu, hekimi ve eczacısı oldular.
Tek varisinin kralı çıldırtan bir tarafı vardı: Askerlik ve erkekçe spor olan ava çok meraklı değildi. Bir keresinde oğlanı öyle bir haşladı ki hıncını alamadı, kılıcını çekip az kalsın öldürüyordu.  Büyük Friedrich Avrupa saraylarının içinde en gaddar ve acımasız komutan oydu ama Aydınlanma devrinin de önde gelen bir hükümdar portresiydi. Roma devrinden beri meşru bir sorgulama yöntemi olan işkenceyi yasakladı. Söz hürriyetine müdahale etmedi. Basım öncesi sansürü kaldırdı, tebâsına dini serbestliği bağışladı.

1. Eski Pazar Alanı

Potsdam’ın merkezi parçası olan Eski Pazar, 18. yüzyılın ortalarında Havel nehri yakınlarındaki Roma meydanı olarak Büyük Frederick tarafından tasarlandı.

2. Fortunaportal (Şans Kapısı) ve Brandenburg Parlamentosu

1701 yılında Hollandalı mimar Jean de Bodt tarafından Potsdam Şehri Sarayı’na giriş kapısı olarak ve I. Friedrich’in taç giyme merasimi vesilesiyle tasarlandı. O zamandan beri klasik Potsdam mimarisinin başlangıcı olarak kabul edildi.                                                                                                                                                                    1945’da İngiliz bombardıman uçaklarının saldırısı ile ağır hasar gördü. 1950’lerin sonunda devlet ve parti lideri Ulbricht şehir sarayını ve Fortunaportal’ı yıkmaya karar verdi. Bütün topluluk yıkılacaktı, çünkü yeni bir sosyalist şehrin kentsel mimarisine uymuyordu. Şiddetli protestolara rağmen bu plan Kasım 1959’da Halkın Odası tarafından onaylandı.

2002 yılında ise Fortunaportal inşasının ardından yeni parlamento binası burada inşa edildi. 27 m yüksekliğindeki Fortunaportal, orijinal  Sakson kumtaşından yapılmıştır. Portalın kubbesi, portala adını veren servet tanrıçası Fortuna’yı tasvir eden bir heykelle taçlandırılmıştır. İnce bir bakır levhadan ve son olarak altın kaplamadan yapılmıştır. 2,15 metre uzunluğundadır.

Kemerin her iki tarafında Minerva ve Herkül’ü temsil eden heykel bulunur.  

3. Eski Belediye Binası (Altes Rathaus)

(Fotoğrafta soldan sağa: Eski Belediye Binası, Potsdam Müzesi, Knobelsdorff Evi)

İlk belediye binası 1524’te inşa edildi. Ancak on iki yıl sonra tüm belgelerle birlikte 24 Haziran 1536’daki büyük yangında yok oldu. Ardından iki kez tekrar inşa edildi.

1730’lu yıllarda Belediye Binası’nın sırasına bir dizi ev yapıldı. Ancak bunların varlığı uzun sürmedi.                 

1750’li yıllarda Kral II. Friedrich (Büyük Friedrich) buraları yenilemek istedi. Direnç gösteren biri dışında (Knobelsdorff Evi) hepsi yıkıldı. Onların yerine yeni binalar geldi. 

1755 yılında dördüncü kez Belediye Binası, İtalyan bir binadan esinlenerek Barok tarzında yapıldı. Ancak hapishane olarak kullanıldı.

1960 yılında restore edilmiş ve 1966 yılında bina kapılarını yeniden açmıştır.  Şimdi de kültür etkinlikleri için kullanılan bir merkez durumundadır. Knobelsdorff Evi ile arasında bağlantı sağlayan modern bir bina olan Potsdam Müzesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır. 

Bina Korint sütunları ile desteklenmiştir. Basamaklı bir kule ve sırtında dünyayı taşıyan Atlas heykeli bulunur. Mitolojiye göre Atlas koca Tanrı Zeus ile savaşmak isteyince Zeus tarafından cezalandırılmıştır ve omuzlarında dünyayı taşımaya mahkum edilmiştir. Atlas heykeli yaldızlı kurşunla yapıldıktan 2 yıl sonra yere düşünce bu sefer yaldızlı bakır ile yapılan heykel ile değiştirilmiştir.

4. Knobelsdorff Evi

Mimarı von Knobelsdorff’tur. Mimar burada hiç oturmamış ama evin ismi kendi ismi ile anılır olmuştur. Potsdam’ın en ünlü heykeltıraşı Benkert, evin çatısı için üç heykel tasarlamıştır. Meydanın temel Roma temasına uygun olarak üç Roma Tanrı ve Tanrıçası; Flora (çiçek Tanrıçası), Pomona (meyva ve bahçe Tanrıçası) ve Vertumnus (mevsim, değişim Tanrısı). Günümüzde Potsdam Kültür Evi’nin bir parçasıdır.

5. Aziz Nikolas Kilisesi (Nikolaikirche)

Potsdam’daki Eski Belediye Binası’nın karşısındaki kilise 1830-37 yılları arasında Schinkel tarafından planlanarak inşa edilen Neoklasik bir binadır. (Mimarın diğer eserleri arasında Berlin’deki Konzerthaus ve Altes Müzesi bulunur.) Bu etkileyici yapının en göze çarpan özelliği 77 metre yüksekliğindeki kubbesidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen büyük hasar nedeniyle 1981 yılında restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır. Zaman zaman konserlere de ev sahipliği yapmaktadır. 

 

Kilisenin önünde bir dikilitaş bulunuyor.

6. Dikilitaş (Obelisk)

Eski pazar, 1750’lerde Büyük Friedrich emriyle bugünkü halini almıştır. Kral, dünyaya önem veriyor ve çok sayıda uluslararası mimariyi birlikte kullanmak istiyordu. 

Mimar Knobelsdorff İtalya’ya yapılan bir yolculuk sırasında Romalıların Mısır’dan getirdiği dikilitaşları fark etti. Onu Potsdam’ın uluslararası atmosferine eklemeye karar verdi.

7. Barberini Müzesi

1771-1772 yılları arasında inşa edilen Barberini Sarayı, 1945 Nisan’ında bir hava saldırısında ağır hasar görmüş ve 1948’de yıkılmıştır. Yeniden inşa edilen yapı Barberini Müzesi olarak 2017’de  hizmete açılmıştır.

8. Film Müzesi (Filmmuseum)

Müze muhteşem barok bir binada bulunuyor. Kalıcı sergi “Rüya fabrikası-Babelsberg’de 100 yıllık film” ile müze, dünyanın en eski film fabrikası olan Babelsberg film stüdyolarının uzun tarihini gösteriyor.

9. Fransız Protestan Kilisesi

Mimar Knobelsdorff’un eseridir. 1753’de yavaş yavaş büyüyen Fransız Reform topluluğu için inşa edilmiştir. II. Dünya Savaşı’nda şehrin yıkılmasından bu yana, tarihi kent bölgesindeki en eski hayatta kalan kilise olmuştur. Panteon’a benzer. 

10. Aziz Peter ve Paul Kilisesi

Mevcut kilise 1870 yılında tamamlanmış ve aynı zamanda Potsdam semtine ve kentte bulunan Katolik askerlere hizmet etmiştir.

11. Nauener Kapısı (Nauener Tor)

Nauener Tor, Hollanda Mahallesi’nin yakınında yer alıyor. Askerler, tüccarlar, esnaf ve idareciler tarafından kullanılırdı. Bugün, Nauener Tor’un önündeki meydan; kafe, restoran ve barların yoğun olduğu bir bölgedir. Tramvaylar doğrudan Nauener Tor üzerinden geçmektedir.

12. Hollanda Mahallesi (Hollandisches Viertel)

Hollandalı mimar Boumann’ın yönetimindeki ikinci şehir açılımı sırasında 1737-1742 yılları arasında inşa edilen mahalle, I. Friedrich (Asker Kral) hükümdarlığı döneminde planlanmış ve inşaatına başlanmıştır. 1740 yılında Frederick William’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Friedrich tarafından babasının planlarına göre tamamlanmıştır. Barok tarzında evlerden oluşan mahalle Hollanda mimarisinin Hollanda dışındaki en büyük bitişik mimari topluluğu ve kültür anıtı olarak kabul edilir. Beyaz renkli kepenkli pencereler, kapılar ve çeşitli süsleme detaylarına sahip, kırmızı tuğlalı 134 evden oluşmaktadır.

13. Yeni Bahçe (Neuer Garten)

Bahçe, 1990 yılında UNESCO Dünya Miras Alanı “Potsdam ve Berlin Saray ve Parkları”nı içeren topluluklardan birisidir. Heiliger Gölü’nün kıyılarında yer alır ve 253 dönümlük bir alanı kaplar.

Giriş ücreti 12 euro. (2018)

II. Friedrich 1787’den başlayarak bu alanı yeni bir bahçe olacak şekilde düzenlenmişti.                                           

Daha sonra 1816’da III. Friedrich zamanında Lenne ihmal edilmiş bahçeyi yeniden tasarladı. Duygusal stilde muhteşem bir şekilde düzenlenmiş olan bahçe, kırsal bir İngiliz arazisinin tarzını yansıtmak amacıyla yapılmıştır. Bahçede kuş sesleri arasında yeşillikler içinde bisiklet kullanmak paha biçilemez.

14. Limonluk (Orangeria)

Yeni Bahçenin güney kesiminde, mermer saraydan 250 metre uzaklıkta, Carl Gotthard Langhans’ın tasarımı ile 1791-1793 yılları arasında inşa edilmiştir.  Bitki salonları egzotik bitkilerin depolanması için kullanılmıştır.

15. Mermer Saray (Marmorpalais)

II. Friedrich bahçe içinde Mermer Saray yaptırdı. Kırmızı tuğlalı saray, kare planlı iki katlı bir binadır. Adını cephesinde bulunan gri ve beyaz Silezya mermerinden almıştır. Göl kenarındaki sarayın çevresinde birçok zarif sütun bulunmaktadır.

 16. Sanssouci Parkı ve Sarayı

 

(Sans-souci umursamaz demek)

Sanssouci Park ve Sarayı; sıklıkla “Prusya Versay’ı” olarak anılır. 

Voltaire, Sanssouci Sarayı’nda kalmıştır.

Birçok güzel bahçenin, binanın ve sanat eserinin bulunduğu bir yerdir. Yaklaşık 300 hektarlık bir alanı kaplar ve 2 kilometreden uzun bir doğu-batı eksenine sahiptir. Burada 250 yıldan uzun bir süredir en gelişmiş bahçe tasarımı yapan, zamanının en yetkin mimar ve heykeltıraşları çalışmıştır. 

Teraslı bahçeleri ve çeşmeleri ile ünlenmiş. 1000’den fazla heykel bulunuyor.   

Sanssouci Sarayı 1745 yılında Büyük Frederick tarafından yapılan eskizlere dayanılarak inşa edilmiştir. 2 senede tamamlanmıştır.

Sonuçta, merkezdeki eliptik kubbeli ve her iki ucunda dairesel odalar bulunan küçük ama görkemli  tek katlı muhteşem Rococo bina ortaya çıkmıştır. 

Bahçe cephesi zengin alçı süslemelere sahiptir.           

Daha sonra Saray Kral IV. Friedrich tarafından iki kanat daha genişletilmiş. 

Bahçeler teraslı olacak şekilde konumlandırılmıştır.

Arka tarafta ise Korint sütunlarla çevrili Grand Courtyard (Büyük Avlu) bulunmaktadır.

Filozof Kral Büyük Friedrich alçak gönüllü bir insanmış. Bir tacı “sadece yağmurun içeri girmesine izin veren bir şapka” diye tanımlaması ile ünlü. Mezarının bağdaki en üst terasta, ıssız bir yerde olmasını istemiş. “Orada olacağım zaman, umurumda olmayacağım” demiş. Sarayın isminde olduğu gibi umursamaz bir Kral. Ancak 1991 yılında istediği yere defnedilebilmiş.

17. Tarihi Yel Değirmeni

Sarayın hemen karşısında bulunuyor.

Hikayesini birçoğumuz biliriz.

Artık Prusya Kralı olan Büyük  Friedrich, Potsdam Ormanları’nda gezinirken bir değirmenin bulunduğu tepenin yanındaki alçak bir tepe üstünde durur ve değirmeni satın alarak yerine şanına yakışır muhteşem bir saray yaptırmak ister. Hemen yardımcıları değirmenin sahibini bulur ve araziyi değirmenle birlikte kendisinden almak isterler. Ancak değirmenci araziyi vermeye razı olmaz. Bunun üzerine askerler değirmenciyi kralın huzuruna çıkarırlar. Kral, değirmenciye bakar.

“Arazine bir saray yaptırmak istiyorum.” der.

İkna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir meblağ ödemeyi teklif eder. Fakat değirmenci, kral ne kadar para verirse versin, bu satışa bir türlü razı olmaz. Kral, teklif ettiği onca paraya rağmen değirmeni satın alamayınca sinirlenir ve “Sen benim Prusya Kralı Friedrich olduğumu bilmiyor musun yoksa?” diye gürler.  Değirmenci hiç alttan almaz. “Biliyorum” der. “Senin kral olduğunu biliyorum. Ama ben de bu değirmenin ve arazinin sahibi Sans-Souci’yim.”

Kral iyice köpürür ve “Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın? Benim binlerce askerim var. Senin kimin var?” der.

Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden tarihe geçen o ünlü sözü söyler:

“Berlin’de hakimler var. Ben de onlara güveniyorum.”

Kral bu cevap üzerine hem dehşet hem de iftihar duyar. Islah ettiği mahkemelerin adaletine, kendi aleyhine bile olsa güvenildiğini anlar ve tarihe geçen şu ünlü sözünü söyler:

“Hiçbir güç, hiçbir İKTİDAR, kral dahi olsa ADALETTEN ÜSTÜN DEĞİLDİR.”

Kral II. Friedrich bu yel değirmeninin, Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan tepeye sarayını diker ve adını da Sans-Souci Sarayı koyar. Saray ve değirmen yan yana. Kral ve değirmenci adaletle komşu oluyor. ​Sabahları II. Friedrich arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor;

“Hey Friedrich, ekmek yaptım göndereyim mi?”

​II. Friedrich diyor ki; “ADALET HER SABAH bana, SICAK BİR EKMEK kokusuyla gelirdi.”

Bina, Sanssouci Sarayı’ndan 22 yıl sonra 1769’da tamamlandı. Kral II. Friedrich tarafından yaptırılmıştır. Son büyük Prusya Barok Saray olarak kabul edilir. Parktaki en büyük saraydır. Kırmızı tuğla ve kumtaşı kullanılarak inşa edilmiştir. Bakır bir kubbeye sahiptir.

Sarayın karşısında, kendisi ile aynı tarzda tasarlanan bu bina, kraliyet mutfakları, kamu hizmetleri, bahçıvanların dükkanları, saray muhafızları ve hizmetçilerine ev sahipliği yaptı. Bugün, binalar Potsdam Üniversitesi tarafından kullanılıyor.

 21. Çin Evi

Görkemli Çin Evi, 18. yüzyılda Avrupa’daki Çin modasının etkileyici bir örneğidir. Johann Gottfried Büring tarafından II. Friedrich’e büyük bir bahçe evi olarak inşa edilmiş.
Köşkün dış cephesi, tek başına ya da gruplar halinde yaldızlı, sütunlarla uyumlu egzotik karakteri olan Çin müzisyenleri ve çay içenleridir. İç duvarları 18. yüzyıl porselenlerini sergileyen yaldızlı konsollarla bezenmiştir.
Artık otele dönme ve dönüş için hazırlanma vakti geldi. Bu güzel parka, güzel şehre veda ediyoruz.
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir