Petra

Petra Antik Kenti

Ürdün’ün en önemli turistik cazibe noktası ve ulusal simgesi.

Petra tarihinin 10 bin yıl öncesine kadar gittiği varsayılsa da kent en parlak dönemini 2 bin yıl öncesi yaşamış.

Petra’nın tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmemekle birlikte şehir, M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren Nebati İmparatorluğu’nun başkenti olarak zenginleşmeye başlamış.

(Nebati Krallığı M.Ö. 400- M.S. 106 yılları arasında Ürdün’ün Edomi bölgesinde bulunan devlet. Başkenti Petra’ydı. Arami dili ve alfabesi kullanmışlardır.)

Petra daha sonra Roma İmparatorluğu’na katıldı. Bu nedenle Antik Tiyatro, Kraliyet Mezarları, Antik Su Yolu, sütunlu caddeler, anıtsal yapılar, tapınaklar gibi o dönemden kalma birçok eser var.

M.S. 363’te büyük bir deprem şehrin büyük bir kısmını yok edene kadar gelişmeye devam etti.

Ticaret yollarındaki değişiklikler ve yaşanan deprem şehrin yıkılmasına ve nihayetinde terk edilmesine yol açtı.

7. yüzyılın ortalarında Petra büyük ölçüde terk edilmişti. Daha sonra bölgede sadece yerel Bedeviler yaşadılar.

1812’de İsviçreli bir kaşif, Petra’yı yeniden keşfetmek için yola çıktı. Arap kılığına girdi ve Bedevi rehberini onu kayıp şehre götürmesi için ikna etti. Bundan sonra Petra, Batı’da büyüleyici ve güzel bir antik şehir olarak giderek daha fazla tanınmaya ve ziyaretçi çekmeye başladı.

Petra, eskiden Pagan Arapların hac merkeziymiş. Kabe kültürü İslam öncesinde Araplar arasında oldukça yaygınmış. Arabistan’da İslam öncesine ait birçok kabe varmış. Bunlardan biri de Petra’daymış. Birçok eski caminin kıblesi Mekke’ye değil Petra’ya bakıyormuş. Camilerin yanı sıra kilise ve sinagoglar da Petra’ya dönük yapılmış.

Araplar Petra’ya Bekka diyormuş. Mekke ile oldukça yakın. Ayrıca Kuran’da Fil sahiplerinin kabeye saldırdıklarına dair bir  ayet varmış. Arap yarımadasında su sıkıntısından dolayı fillerin yaşaması imkansızdı. Petra’nın su açısından zengin olması ve fil motiflerinin kentin birçok yerinde işlenmesi Kuran’da anlatılan durumun Petra’da geçtiğine inanılmasına neden oluyormuş.

Petra’nın İslam’ın Kayıp Şehri olduğuna dair bir gizem bu. Sadece İslam değil birçok din için Petra gizemli bir kent.

Petra, kayaların renginden dolayı “Kızıl Şehir” “Pembe Şehir” olarak da bilinir.

6 Aralık 1985’te Petra, Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Birçok ilgili kuruluş tarafından ölmeden önce ziyaret edilmesi gereken yerler listesinde bulunuyor.

Daha önemlisi, 2007’de Petra, Dünyanın Yeni Yedi Harikasından biri olarak ilan edildi ve dünya çapında bir turizm merkezi haline geldi .

Cazibesi ve antik kültürel mirasıyla tanınan Petra şehri, dağlarının içine mükemmel bir şekilde oyulmuş, etkileyici bir uygarlığın, Nebati Araplarının başarısının simgesidir.

Bölge; Indiana Jones ve Mumya gibi pek çok Hollywood filmine set olmuş.

Lut gölünden yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk ile Petra’ya ulaşıyoruz. Hızlıca otele uğrayıp resepsiyoniste merhaba deyip gece gösterisi için Petra Antik Şehri’ne gidiyoruz.

Pazartesi, Çarşamba veya Perşembe akşamları Petra’da meşhur “Mum Işığı” gösterisi olan Gece by night yapılıyor. Antik şehir girişinden Hazine’ye kadar yol ve Hazinenin önündeki alan mumlarla aydınlatılıyor.

Biletler Turist Merkezi’nde satılıyor. Giriş 17 JOD. Jordan Pass’a dahil değil.

Akşam 8 gibi Antik kentin giriş kapısı açılıyor. Uzun bir kuyruk oluyor. Kalabalık turist topluluğu ile birlikte Hazine’ye yürünüyor. Yol, mum ışığında oldukça gizemli görünüyor.

Hazine’nin önündeki alana vardıktan sonra Bedeviler çay servisi yapıyor. Ancak şekerli hazırlanmış çay veriyorlar. İçemedik.

Ve gösteri başlıyor. Hazine rengarenk ışıklarla aydınlatılıyor. Bu arada yerel sanatçılar müzik aleti çalıyorlar. Pek muhteşem değil. Ancak karanlıkta, bin bir milletten gelmiş insanlarla, mum ışığında renkli ışıklar ile aydınlatılmış Antik bir yapıyı görmenin, geçmişi hissetmenin büyüsü var emin olun.

Gösteri yarım saate yakın sürüyor.

Burayı ertesi gün gündüz gözüyle gezeceğiz.

Gezimizin 3. gününde sabah ziyaretçi merkezinden Petra Antik Kenti biletlerimizi alıyoruz. 50 JOD

Nebatiler, ölülerini dağ yamaçlarına oyulmuş mezarlara gömmüşler. Antik şehirde bu kaya mezarları, tapınaklar, bir tiyatro yanı sıra Roma ve Bizans hakimiyetinden kalma sütunlu bir cadde ve kiliseler bulunuyor.

@ontheluce.com’dan aldığım harita

Visiting Petra in Jordan: Everything you need to know – On ...

Petra gezisi için yanımıza aldığımız şeyler: soğuk su dolu termos, güneş kremi, şapka, iyi bir spor ayakkabı, harita.

Antik şehri gezmek için birkaç yol güzergahı var.

En kısa olan basit yol (main trail) 4 km.

Main Trail: Rota; Petra’nın ziyaretçi merkezinden başlayarak Siq’ten Hazine’ye, ardından Kraliyet Mezarları, Sütunlu Cadde ve Kız Sarayı’na (Kasr al-Bint) kadar devam ediyor. Hazine ve sonrasındakiler zaten birbirlerine çok yakın. En çok yapılan rota da bu. Kolay kategorisinde ve ziyaret açısından da tatmin edici bir rota.

Kız Sarayı’ndan Manastır’a kadar olan yol oldukça zor. Çoğu yerde patika ve basamaklı. (Sonradan buranın zor bir etap olduğunu öğrendik :()

Ama biz Manastır’ı da göreceğiz diye tutturduk. Girişten Manastır’a kadar gidiş ve dönüş oldukça uzun bir yol. Biz otelde konuşurken resepsiyondaki genç -aynı zamanda otelin sahiplerinden- bize bir fikir verdi. Bize araç ayarlayacaktı. Böylece araçla Manastır’a yakın bir yere gidecektik. Manastır’dan geriye tek yön yapacaktık. Bu fikir bize çok cazip geldi.

Ancak bu güzergahı bitirdikten sonra bir hesap yaptım. Sonuç: Siq’den başlayıp Manastır’a gidip gelmekle Manastır’dan  tek yön gelmek aynı süre tutuyor.

Araba bizi Manastır tarafında bir yere bıraktı. Doğal olarak Manastır’a az bir yolumuz kaldığını düşündük. Otelin sahibi haritada öyle göstermişti 🙁

Oysa arabadan inince suttle benzeri bir araca daha bindik. Ardından yaya olarak Manastır’a 2 saatte geldik. Ve bu etap gerçekten çok zordu. Siz sakın böyle yapmayın. Bize araç kiralamak için kandırmış oldu. Ama yıkılmadık ayaktayız 🙂

Evet araçtan inip Manastır’a doğru yaya olarak yürümeye başladığımızda Bedeviler eşeğe binmemiz için etrafımızda dolandılar ama düşünmedik bile. Bu dik iniş ve çıkışlı yolda, hem de eşekle. Oldukça ürkütücü.

Bu arada Manastır yolunda 1000 basamak olduğundan söz ettiler ama inanmadım. (O saatten sonra inansam ne olurdu ki :)). Manastır’a, inmeli ama çoğu çıkmalı, kimisi çok dar, kimisi kaygan yaklaşık bin basamak yanı sıra patika, kaya, kumlardan oluşan yollardan geçerek vardık.

Zorlu 2 saatlik bir etaptı ama doğa enfesti.

Gezinin sonunda hepimiz şöyle dedik. “Parkurun böyle zor olduğunu bilseydik buraya kadar gelmezdik. İyi ki bilmeden gelmişiz ve bu doğa harikası yerleri görmüşüz.”

Gezdiğimiz yerleri size normal girişten başlayarak sırasıyla anlatacağım. Tersiniz dönmesin 🙂

Ziyaret noktasından Bab el Siq’e doğru yürüyoruz.

Djinn Blokları (Cin Blokları)

Yaklaşık 400 metre sonra sağ tarafta, kayaya oyulmuş kare şeklindeki anıtlardan oluşan üç büyük Djinn bloğu görülüyor.

Devasa kumtaşı bloklardır. Bu bloklar mezar olarak kullanılmış ve 2000 yıl önce Nebatiler tarafından oyulmuş.

Djinn Blokları, Nebat mimarisi ve mühendisliğinin en iyi örneklerinden bazıları olarak kabul edilir.

Dikilitaş Mezarı

Bloklardan hemen sonra görülür. Onurlu bir Nebatean tüccarını onurlandırmak için dikilen bir mezardır.

Mezarın üzerinde dört piramit (nefes) ve orada gömülen beş kişinin sembolik bir temsili olan alçak kabartma bir heykelin bulunduğu bir niş vardır.

Altında bir ziyafet salonu olan Triclinium var. Yapıtta Nabataean ve Yunanca çifte yazıt vardır ve mezarın muhtemelen II. Malichus döneminde (M.S. 40-70) kendisi ve ailesi için kullanıldığını belirtmektedir.

Bab El Siq

“Bab Al Siq”, Arapça “siq”e açılan kapı anlamına gelir. Petra şehrine giden antik ana giriştir. Yaklaşık 1200 m uzunluğunda ve 3-12 metre genişliğindedir. Yanlarda bulunan yaklaşık 80 metre yüksekliğindeki kayaların çoğu doğaldır. Ancak bir kısmı Nebatiler tarafından yontulmuştur.

Siq’in her iki yanında, Wadi Musa’dan (Musa Vadisi) yani şehrin dışından içeriye su çekmek için yapılmış kanallar vardır.

Petra’nın etrafındaki alanın (vadinin), Musa’nın geçtiği ve asasını vurup su çıkardığı yer olduğuna inanılır. O nedenle bu bölgeye Musa Vadisi denir.

Petra Hazinesi (Al Khazneh)

İnsan eliyle kayalara oyularak yapılmış olan Hazine (Al-Khazneh) antik kentin en çok fotoğraflanan noktası.

M.Ö. 1 yüzyılda inşa edilen Hazine, 25 metre genişliğinde ve 39 metre yüksekliğinde iki kattan oluşmaktadır. Nebatilerin kayayı oyarak yaptıkları tüm yapılarda olduğu gibi yukarıdan aşağıya doğru yapılmıştır.

Asıl adı Firavun’un Hazinesi imiş. Yapı, yerel efsaneye göre bir firavunun hazinesini gizleyen bir cenaze vazosu ile taçlandırılmıştır.  Ancak gerçekte vazo, bir kraliyet anıtını temsil ediyormuş.

Bazı arkeologlar bunun bir tapınak olduğuna inanırken, diğerleri bunun belgeleri saklamak için bir yer olduğunu düşünmüş. Ancak burada yapılan son kazılarda Hazine’nin altında bir mezarlık ortaya çıkarılmış.

Nebati uygarlığının Roma mimarisinden etkilenerek inşa ettiği Hazine’nin ön cephesi, Nebati, Roma, Pagan ve Mısır kültürünün mitolojik figürleri, hayvanlar ve çiçekler ile süslenmiş. Sütunlarda korint başlıklar kullanılmış.

Gelmeden önce okuduğum bloglardan öğrendiğim, Petra’yı yukarıdan gören, çıkması biraz zor olan bir manzara terasına çıkıyorum. Bunun için yanıma gelen çocukla vakit kaybetmeden pazarlığımı yapıyorum. Yükseklik korkusu olan kocam da gelecekken son anda vaz geçiyor. Bu da yetmezmiş gibi beni vaz geçirmeye çalışıyor. Sonuç: Petra buradan ayrı güzel.

Cepheler Caddesi

Cepheler Caddesi, Petra kentinin ana merkezine çıkar. Caddede kayalıklara oyulmuş birkaç cephede anıtsal Nebati mezarları dizisi bulunur.

Anesho mezarı (Uneishu mezarı)

Anesho, M.S. 70- 76 yılları arasında oğlu II. Rabil’in tahtının koruyucusu olarak hüküm süren Kraliçe II. Nabatiyeh Shaqilh’in bakanıydı. Bu mezarlar M.S. 1. yüzyılın ortalarındaki saraylıları temsil etmektedir.

Royal Tombs (Kraliyet Mezarları)

Antik Tiyatro’ya bakan dağların cephesine yontulmuş Kraliyet Mezarları oldukça etkileyici bir yapıya sahip. Arkeolojik kanıtların olmaması nedeniyle mezarları Nebati hükümdarlarıyla ilişkilendirmek çok mümkün değil. Ancak yine de son araştırmalara göre mezarların kraliyet ailesi için yapıldığı sonuçları çıkmış.

Toplamda 4 tane mezar bulunuyor. Bu mezarlar sırasıyla Urn Mezarı, İpek Mezarı, Korint Mezarı ve Saray Mezarı.

Urn Mezarı (Mahkeme)

Adını alınlığı taçlandıran küpten almıştır. Muhtemelen M.S. 70 civarında inşa edilmiştir. Önünde, iki yanında revaklar bulunan derin bir avlu vardır. Cephede yüksekte, küçük mezar odalarına açılan, ancak M.S. 446’da Bizans kilisesi olarak hizmet verecek şekilde uyarlanan 3 niş vardır.

Yukarıdaki fotoğrafta aynı karede 4 mezar da görülüyor. Bize göre soldan sağa: Saray Mezarı, Korint Mezarı, İpek Mezar ve Urn Mezarı)

İpek Mezar

Urn Mezarı’nın kuzeyinde, enine çizgili desenli cepheye sahip mezar. M.S. 1. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. 11 metre genişliğinde ve 19 metre uzunluğundadır. Ortasında bir kapı bulunur ve dört sütuna sahiptir. Adını kumtaşının desenli zengin renginden alır.

Korint Mezarı

İpek Mezar’dan sonra yer alan Korinth Mezarı, M.S. 40-70 yılları arasında inşa edilmiştir. Cephe 28 metre genişliğinde ve 26 metre yüksekliğindedir. Özellikle üst kısmı İpek Mezar ve Hazine’ye benzemekle birlikte daha az bezemelidir.

 Saray Mezarı

Korinth mezarının kuzeyinde (Yukarıdaki fotoğrafta Korint Mezarı’nın  bize göre solunda) yer alan Saray Mezarı 49 metre genişliğinde ve 46 metre yüksekliğindedir. Alt kısım 12 süslü sütun ve dört kapıdan oluşmaktadır. Mezarlığın dört kapısı, duvarlara oyulmuş bazı mezarlarla birlikte gömü için dört odaya açılmaktadır. Mezarlığa sarayı andırdığı için bu ad verilmiş.

Nabatean Antik Tiyatro

Yüksek Kurban Yeri’nin eteğinde dağın yamacına oyulmuş olan tiyatro, geçitlerle ayrılmış üç sıra oturma düzeninden oluşur. 4000 seyirciyi ağırlayabilir.

M.S. 1. yüzyılın başlarında yapıldığı düşünülüyor. M.S. 106’da Roma’nın hakimiyetinden sonra tiyatro kalıntıları tekrar onarılmış ve kullanılmaya devam edilmiş.

Bizans Kilisesi

Kilise, M.S. 450’den başlayarak birkaç aşamada inşa edilmiş. Yapımında Petra’da bulunan Nebati ve Roma yapılarından taşlar kullanılmış. 600 yıllarında yanan kilise, sonrasında birçok depremden etkilenmiş. Kilisenin en cazip unsuru olan mozaikler, yıkıntılar altında kalmış ve günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşabilmiştir. 6. yüzyıla tarihlenen mozaiklerde günlük objeler, mitolojik hayvanlar, mevsimler, dünya, okyanus ve bilge kişiler tasvir edilmektedir.

Çok yorulduğumuz için burayı göremedik maalesef 🙁

Sütunlu Cadde

Nebati İmparatorluğu’nun M.S. 106 yılında Roma tarafından ilhak edilmesinden sonra, Roma’nın Arabistan eyaletinin başkenti olan Petra’da yeni bir inşaat patlaması başladı. Wadi Musa boyunca uzanan doğu-batı ekseninde yolun her iki tarafında çok sayıda zarif sütun inşa edildi. Adı böylece Sütunlu Cadde olmuştur. Çok sayıda dükkan bu caddede hizmet vermiş.

Büyük Tapınak (Great Temple)

Büyük Petra Tapınağı, M.Ö. 1. yüzyılda Nebatiler tarafından yaptırılmıştır ve Petra’nın en etkileyici yapılarından biri olarak kabul edilir. Tapınak, sütunlar, alınlıklar ve heykellerle zengin bir şekilde dekore edilmiştir.

Büyük Petra Tapınağı, Nebatiler’in mimari ve mühendislik becerilerinin kanıtlarından biridir.

Yunan, Roma ve Mısır kültürlerinden büyük ölçüde etkilenen Nebatean halkı için bir ibadet yeri olarak hizmet vermiştir.

Son araştırmalara göre yapının dini ibadet yerinden ziyade temsili bir kraliyet kabul salonu olarak yapıldığı tahmin ediliyor. Hemen yanında bulunan yerleşim yerinde mutfak, ahır gibi yerler tespit edilmiş.

Roma Devleti’nin Nebati Krallığı’na son vermesinden sonra bu alana eklemeler yapılmıştır. Küçük bir tiyatro ve bouleuterion (şehir meclis üyelerinin buluşma yeri) bunlardandır.

Qasr al-Bint (Kız Sarayı)

Büyük Tapınağın hemen yakınında bulunuyor. Petra’daki yapılardan günümüze en iyi ulaşan yapılardan biri burası. Qasr al-Bint Far’un, bedeviler tarafından “Firavun’un Kızının Kalesi” olarak anılıyor. Bir Bedevi efsanesine göre kötü bir Firavun, erdemli kızının taliplerine saraya su sağlama görevi vermiş. İki talip, sarayı çevreleyen tepelerdeki farklı kaynaklardan su yönlendirerek görevi eş zamanlı olarak tamamlamış. Ancak Prenses iki talipten, başarısını Tanrı’ya bağlayan daha mütevazı olanı kabul etmiş.

Aslında, Qasr al-Bint bir kale değil, Petra’nın ana dini tapınağıydı. En azından bir bölümü. Bu kutsal alanın (Temenos) hangi tanrı için inşa edildiğine dair herhangi bir yazıt yok. Ana Nebati tanrısı Dushara (asma ve şarap tanrısı) için yapılmış olduğu tahmin ediliyor.

Yapı, Hazine ile aynı zamanlarda yapılmış. Yapılar benzer süslemelere sahip. Roma döneminde bu yapıya eklemeler yapılmış.

Temenos Kapısı

Roma hakimiyetinde, Sütunlu Caddenin batı ucuna, kutsal olmayan alan ile Qasr al-Bint’in genişletilmiş kutsal alanı (temenos) arasında özel bir vurgu ve sınır olarak ihtişamlı bir kapı inşa edildi. Muhtemelen Roma imparatorları Trajan veya Hadrian döneminde (M.S. 2. ila 4. yüzyıllar).

17 m genişliğindeki Temenos Kapısı, platformlar üzerinde duran dört sütun tarafından desteklenen üç geçidin üzerinde kemerli mimaride yapıldı.

Her iki cephede masif taşlardan kabartma olarak yedi pano oyulmuştur.

Bu bölgeyi biraz geçtikten sonra Manastır’a doğru giderken yol üzerinde karşılıklı 2 adet restoran bulunuyor.

Manastır yolu manzaraları.

Bu kayaları ilk gördüğümde insan eli ile bu hale getirildiklerini zannettim. Adeta süsleme gibi oluşumlar.

Manastır (Ad Deir)

Petra Antik Kenti’nin Hazine’den sonra ikinci önemli yapısı.

Yaklaşık 50 metre genişliği ve yüksekliği ile Hazine’den büyüktür.

Anıtın cephesi ve arkasındaki büyük salon M.S. 1. yüzyıl ortalarında dağ içine oyularak yapılmış. Yapının tam üstüne taçlandırılmış konik bir çatı, El-Hazne’den ilham alınarak yapılmış. Yine yukarıdan başlanarak inşa edilmiş.

Ad-Deir’in mezar amaçlı yapılmadığı tahmin ediliyor. Yakınlarında bulunan bir kitabede buranın zengin bir kardeşler topluluğunun Nebati Kralı II. Obodas’a (M.Ö. 30-9’da hüküm sürdü) saygı ile ritüeller, ziyafetler düzenlemesi ve ölümünden sonra tanrılaştırılması amacıyla yapıldığı yazıyormuş. Aynı zamanda, Deir’in karşısındaki tepedeki yapılarla birlikte halka açık büyük dini etkinliklerin yapıldığı yer olabileceği tahmin ediliyor.

Arapça “Ad Deir” yani Manastır ismi, Bizans döneminde Hristiyan kullanımı sırasında iç arka duvarda kazılı haçlar nedeniyle yerli Bedeviler tarafından verilmiş.

 

 

 

0

One thought on “Petra

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir