Midyat

Midyat

Mardin Midyat arası yaklaşık 1,5 saat. Kiraladığımız araçla Mardin’den Midyat’a gidiyoruz.

Dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden olan Mezopotamya’da yer alan Midyat’ta bilinen ilk yerleşim M. Ö. 9. yüzyılda kurulmuş. Asur tabletlerinde mağara kenti anlamında “Matiate” olarak geçiyor.

Mimari olarak kademe kademe yükselen taş konaklar, abbaralar, kesme taştan sokaklar, kiliseler ve çan kuleleri ile bir Ortaçağ kentini anımsatıyor.

Son yıllarda bölgede çekilen dizi filmler sayesinde bölgeye duyulan önem daha da artmış.

Güleşke Han

Midyat’ın en turistik noktası. İlk yerleşim alanlarıymış. İçerisinde kaya mağaraları da bulunuyor.

Beyaz Konak Kafe

Midyat’ın konakları da en az Mardin konakları kadar süslü ve göz alıcı. Bunlardan biri olan Beyaz Konak,  kafe olarak kullanılıyor.

Kahvemizi ve yanında verilen reyhan şerbetini burada içiyoruz. Buradan Sıla Konağı’nı da seyrediyoruz.

Midyat Konuk Evi (Sıla Konağı)

Taş işçiliğinin en güzel örneklerinden olan bu eski konakta Sıla dizisinin bazı bölümleri çekilmiş.

Şabo Şahho tarafından yapılmış olan eski Midyat usulü konak uzun yıllar Süryani bir aileye aitmiş. Üst katında bulunan ihtişamlı balkonu ve yoğun taş işçiliği bulunan terası turistlerin odak noktası. Fotoğraf çekilmek için sıra oluyor.

Konaktan çevre manzara da harika.

Şehirden manzaralar…

 

Midyat halkı, yaklaşık iki bin yıldır gümüş işi ve bağcılıkla uğraşıyor.

Telkari sanatının en güzel örnekleri buradadır. Telkari “tel işi” anlamına geliyor. Altın ve gümüşle yapılıyor. Dünyanın ilk altın madeninin bulunduğu yer burasıymış. Gümüş üzerine yapılan telkari de özellikle bu bölgeye özgü. Bu maharetlerinden dolayı Süryaniler’e “altının sihirbazı” derlermiş.

Midyat’ta Gümüşçüler Çarşısı’na uğramadan dönülmez. Tok Kuyumcu çeşit olarak çok fazla modele sahip. Süryani nazar boncuğu da satıyor.

Gümüşçülerin bulunduğu sokakta hayalet badem şekeri de satılıyor.

Midyat’ın geleneksel yöntemlerle üretilen mahlepli Süryani şarabı da ünlü.

Mor Gabriel (Deyrul Umur) Manastırı

Dayr: Manastır, Umur: Hayat, Mor: Aziz demek.

Dünyanın en eski faal Süryani Ortodoks Manastırı Mor Gabriel Hristiyan dünyası için büyük bir öneme sahip. Türkiye’deki 4 metropolitten biri.

Manastırın temelleri, bir rüya üzerine iki rahip (Mor Şmuel ve Mor Şemun) tarafından M. S. 397 yılında atılmıştır. Manastır’a, Turabdin Metropoliti Mor Gabriel’in adı verilmiş.

Manastırın içine ve dışına farklı tarihlerde ekler yapılmış. İbadet mekanlarının yanı sıra, manastır yaşamını sürdürenler için üst katta yapılmış alanlar da bulunuyor.

Ayrıca burası Hz. İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice’nin bir lehçesi kabul edilen Süryanice ile ibadetin genç kuşaklara öğretildiği bir merkezmiş. Eskiden 3 dil kullanılıyormuş. Farsça, Yunanca ve Süryanice.

Manastırda 3 rahip, 14 rahibe, 30 öğrenci, birkaç personel bulunuyor. Öğrenciler taşımalı sistemle gelip gidiyorlarmış.

Birbirinden farklı tarzlarda yapıları barındıran manastırda; Anastasius Kilisesi (Ana Kilise), Meryem Ana Kilisesi, Resüller Kilisesi, Kırk Şehitler Kilisesi, Mor Şmuel Mabedi, Theodora Kubbesi, Mor Şemun Kilisesi, Mısırlılar Kubbesi, anıt mezarlar, papaz evi ve mutfak bölümleri bulunmaktadır.

Ana Kilise (Anastasius Kilisesi): 397 yılında yapılan en eski yapıdır. Ancak, kilise 512 yılında dönemin Bizans İmparatoru I. Anastasius’un maddi destekleri ile tamamlandığı için Anastasia Kilisesi olarak adlandırılmaktadır. Bu alanda bir vaftizhane, 4. yüzyılda biri Persler tarafından öldürülen 2 papazın mezarı bulunur.

Tadilat nedeni ile kapalı.

Theodora Kubbesi: Tuğla malzemenin yoğun olarak kullanıldığı kubbe sekiz kemerlidir.

Yapılışı hakkında 2 görüş vardır.

İlk görüşe göre Kızı Theodora’nın Mor Şemun’un dualarıyla iyileşmesi nedeniyle imparator Arcadius tarafından yaptırılmıştır.

Diğer görüş ise kubbeyi inşa ettiren kişi Doğu Roma İmparatoru I. Justinian’ın eşi Kraliçe Theodora’dır.

Döneminde vaftizhane olarak yapılmıştır. Ancak bu amaçla hiç kullanılmamış. Vaftiz havuzu yok.  Rahipler tarafından yemekhane olarak kullanılmış. Ama günümüzde tarihi bir yapı olduğu için kullanılmıyor. İçerden kubbe, dışardan kare, düz şekildedir. Tavandaki boşluklar akustik için. Ortadaki taş eskiden hamur yoğurmak ve üzüm sıkmak için kullanılmış. Taşın etrafındaki Süryanice yazılar tarihçesini anlatıyor.

Kubbenin batısında, önceki dönemlerde mutfak olarak kullanılan dikdörtgen planlı çapraz tonozla örtülü bir mekan yer almaktadır.

Azizler Evi: Anıt mezar odalarının bulunduğu bölümdür. Bu mezar odaları 15 adet niş içerisine yerleştirilmiş 12 bin azizin kemiklerini barındıran mezarlardan oluşmaktadır.

En önemli mezar yerdeki. Mor Gabriel’in (594-668) mezarı. Açık. İnsanlar şifa için toprak alıyor. Mütevaziliği nedeni ile mezarının yerde olmasını istemiş.

Yanda Mor Şmuel’in mezarı var.

Meryem Ana Kilisesi: II. Theodosius’un (5. yüzyıl başları) bağışlarıyla yaptırılan kilise, zamanında lahitlerin konacağı abide evi olarak yapılmıştır.

(Geçen sene bize manastır hakkında bilgiler veren Kuryakos Acar.)

Burası aktif ibadet alanı. Günde 3 defa sabah, öğle, akşam toplu, 4 defa bireysel ibadet var. Ayinler ise haftada 3 defa çarşamba, cuma, pazar.

Kiliselerde 2 bölüm bulunur. İbadet alanı ve ayinlerin yapıldığı kutsal alan. Kutsal alana sadece din adamları girebiliyor.

Kilise sadedir. Resim, ikon, heykel yok. Sadece perde var.

Midyat’ta Turabdin bölgesi, özellikle 4. yüzyılda yoğun bir manastır yerleşimine tanık olmuş. Bölgede az sayıda da olsa varlığını sürdüren Süryani köyleri var.  Biz de bunlardan ikisine gidiyoruz.

Barıştepe (Salah) Köyü, Mor Yakup Kilisesi

Turabdin’in Salah Köyü’ne yerleşen Mor Yakup, Mor Barşabo’nun yanında öğrenciliğe başlar. M. S. 419 yılında Mor Barşabo ve en az 10 öğrencisinin Persler tarafından şehit edilmesiyle öğretmeninin adına burada bir kilise inşa eder.

Turabdin’in en görkemli tuğla işçiliği bu kilisede kendini gösterir. Birbirinin içine girmiş yay kesitli tuğlalar farklılığın göstergesidir. Tuğla örgüler arasındaki taş kemerler boyaları nedeniyle tuğlaların farklı renklerdeymiş gibi algılanmasına neden olur.

Birinci Dünya Savaşı’na kadar faal olan kilise 1965 yılında Rahip Yakup Tekin’in manastıra atanmasına kadar sahipsiz kalmış. Bu tarihten sonra yeniden canlanan manastır ve köy 30 hane haline gelmiş, Ancak çeşitli sebeplerden dolayı 1980’lerdeki göçlerle bir ailenin yaşadığı bir köy haline dönmüştür.

Kilisede de şimdilerde 1 rahip, 5 rahibe, 6 öğrenci varmış.

Hah (Anıtlı) Köyü, Meryem Ana Kilisesi

Midyat’ın eski ismi ”Hah” olan tarihi Anıtlı Köyü’ne gidiyoruz. Hah; dinlenme yeri demekmiş.

Ve burada müthiş, etkileyici, tablo gibi bir eserle karşılaşıyoruz. 2 bin yıllık anıtın üzerine kurulmuş olan Meryem Ana Kilisesi.  M. S. 1. yüzyılda yapılmış.

Efes, Bergama gibi klasik Batı Anadolu kentlerinde izlediğimiz eserlerle yaşıt. Ancak bu eserler yüzyıllar önce terkedilmiş olmasına rağmen Meryem Ana Kilisesi’nde ibadet kesintisiz olarak yaklaşık 2000 yıldır devam ediyor.

Yapı kare planlı. Roma tapınağı stilindedir. Meryem Ana Kilisesi’nde haçın üzerinde İsa’nın ruhunu betimleyen güvercin figürü var.

Günümüzde köyde 18 Süryani ve 1 Müslüman aile yaşıyormuş.

 

 

 

 

 

 

 

 

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir